top of page

·      Aile, Eşitlik ve Adalet

Bu bölümde ailenin güçlendirilmesi ilişkin mevzuat, uygulamalar ve bu konuda geliştirilmesi gereken alanlar üzerinde durulmuştur. Genel hatları itibarı ile iki ana öğenin üzerinde durulan çalıştay grubunda ilk değinilen konu ailenin korunması ve güçlendirilmesi adına geliştirilebilir politika önerileri, iyi uygulamalar ve mevzuat düzenlemeleri oldu. İkinci olarak yeni uygulamaların yanı sıra var olan politikaların ve uygulamaların ne oranda işlevsel olduğu ve toplumsal eşitliğin ve adaletin korunması adına ne oranda yetkin olduğu meselesi ele alındı. Bu başlıklar altında adalet ve eşitliğin bireylerden ziyade toplumun bir birimi olarak aile üzerinde nasıl ihdas edileceği meselesi sorunlar, çözüm önerileri ve değerlendirmeler şeklinde katılımcıların görüşlerine açıldı.

Tartışılan hususlar;

  • Ortaya konulan veya konulması planlanan politika ve hizmetlerin makro düzlemde ele alınması dolayısı yerel ve dolayısı ile kültürel farklılıkları göz ardı etmesi

  • Eşitlik ve adalet konulu eğitimlerin verilmesi ile ilgili eksiklikler

  • Ortaya konulan uygulamaların Hak vurgusu üzerinden yapılması dolayımında Hak ve sorumlulukların birbirini tamamlayan bir bütünlük oluşturduğu hususunun göz ardı edilmesinden kaynaklanan olumsuzluklar

  • Kadının uluslararası arenadaki temsiliyet eksikliği

  • Süregelen politika ve uygulamaların zaman içerisinde değişen toplum yapısını karşılamakta eksiklik yaşayabilmesi ve bu eksikliğin zamanında tespit edilerek müdahale edilmesinin önemi

  • Aileye yönelik politikaların çekirdek aile düşünülerek yapılmasından kaynaklı olarak diğer aile yapılarının (geniş aile/parçalanmış aile/ebeveyn kaybı olan aile/ koruyucu aile vb.) göz ardı edilmesi ve bu aile yapılarına yönelik politika ve hizmet düzenlemelerinin önemi

  • Aile ve birey ihtiyaçlarına yönelik “ihtiyaç odaklı analizlerin” eksikliği

  • Kadına yönelik şiddet vakalarında hatalı müdahale ve failin rehabilite edilmesi ile ilgili yaşanan eksikliklerden kaynaklı olarak ortaya çıkan hayati problemler

  • Aile içerisinde sorumlulukların eşit paylaşımı ile ilgili yaşanan sorunlar

  • Ailenin bütünlüğünden ziyade tek tek bireylere yönelik hak tanımlamalarının sebep olduğu sorunlar

  • Önleyici tedbirlerin yaygınlaştırılmasının gerekliliği

  • Aile yapısını sarsan içeriklerin medya kanalları aracılığıyla gittikçe yaygınlaşması

 

Çalıştay grubu içerisinde eşitlik meselesi üzerine yürütülen tartışmalara adaletin eklenmesi ile birlikte aile içerisindeki hak ve sorumlulukların tekrar düşünülmesinin önemi üzerinde durulmuş ve buna yönelik oluşturulan politikaların, uygulamaların, hizmetlerin, eğitimlerin güncel durumu ele alınmıştır. 

Zaman içerisinde değişen kültürel yapı, farklı şehirlerdeki farklı sorunlar ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurulduğunda politika ve uygulamaların makro dengeler üzerinden üretilmiş olması ve farklı toplumsal yapılar üzerinde etki etme gücünün yer yer mümkün olmaması dolayısı ile uygulama ve mevzuattaki “merkezilik” sorununu gündeme getirmiştir.

Katılımcılar tarafından sadece farklı kültürler açısından değil aynı zamanda farklı dönemlerde de süregelen politika ve uygulamalarının etkisi üzerinde durularak tüm bu işleyişin toplum için zarar mı yarar mı getirdiği ile ilgili çeşitli soru işaretlerinin söz konusu olduğu dile getirilmiştir.

Örneğin aile tanımlamasının genellikle “çekirdek” aile üzerinden kurgulanıyor olması “geniş aile”, “parçalanmış aile”, “koruyucu aile” gibi farklı aile yapılarının gözden kaçmasına ve bunlara özel olarak üretilmesi beklenen sorun ve çözüm analizlerinin yürütülememesine sebep olabildiği dile getirilmiştir.  

Tüm bu sebeplerden kaynaklı olarak politikaların ve uygulamaların merkezi olarak üretilmesi, tek elden çıkması ve bir kez işleyişe konulduktan sonra izleme ve değerlendirmesinde yaşanan eksiklikler gibi çalışmaların analizi ile ilgili yaşanan sorunlar üzerinde durulmuştur. 

Bu sebeple kadına ve erkeğe yönelik görev ve sorumlulukların, bireyselleşmiş ve kimlik kazanmış hakların belirli dönemlerde yeniden ele alınarak üzerine düşünülmesi gerekliliği üzerinde durulmuştur. Mevcut durum göz önünde bulundurulduğunda kadın ve erkeğin çocuğa ve birbirilerine yönelik hak ve sorumlulukları bir taraftan kadının sorumluluklarını arttırıp çalışma hayatındaki yerini azaltması sebebi ile kadının haklarını ihlal edebilirken diğer bir taraftan kadını merkeze alan hak tanımlamalarının erkeğin haklarını ihlal edecek şekilde genişletilmesi sorununu gündeme getirebildiği dile getirilmiştir. 

Mevcut durum itibarı ile kadının farklı mecralarda temsiline ilişkin ve aile içi hak ve sorumluluklarda çoğunlukla etkin rol oynayan kişi olmasından kaynaklı yaşanan sorunlar dile getirilmiş ve buna dair tespitler;

1.     Aile içi hak ve sorumluluklara ilişkin kadına yüklenen sorumlulukların kadının sosyal hayattaki varlığını daraltması

2.     Kadının ulusal ve uluslararası mecralarda temsiline ilişkin yetersizlikler olarak sıralanmıştır.

Mevcut durumda süregelen politika ve uygulamalarda “merkezi” bakış açısı ve “tek elden” yürütülen hizmetlerin neden olduğu sorunlara ilişkin tespitler;

3.     Uygulanan politikaların çağın dönüşümü ve yerel farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kalması

4.     Yerel hususlar ele alındığında aile eğitim modüllerindeki içeriklerin yerel ihtiyaçları ve çağı yakalamak konusunda eksik kalması

5.     Aileye yönelik hizmetlerin “çekirdek aile” modeli üzerinden ele alınıp “geniş aile”, “parçalanmış aile”, “koruyucu aile” gibi farklı aile modellerinin hesaba katılmadan üretilmesi şeklinde ele alınmıştır.

Mevzuata ilişkin yaşanan sorunlar ve tespitler kısmında ise;

6.     Koruyucu aile modeli ele alındığında ailenin ve çocuğun arasındaki bağın kuvvetlenmesi ve güvenliğin sağlanabilmesi noktasında yaşanan sorunlar

7.     Anne ve babanın çocuğun bakımı sürecinde ortak sorumluluklarından kaynaklı olarak çalışma hayatına ilişkin her iki tarafı da içeren iyileştirilmiş mevzuat eksikliği

8.     Aile içi şiddet vakalarının görüldüğü ve ebeveynlerden birinin uzaklaştırma kararı alındığı durumlarda uzaklaştırılan kişinin hakları ve kişiye yönelik yaptırımlar konusunda mevzuattaki eksiklikler

9.     Aile yapısını bozan içeriklerin yaygınlaşması ve bunun aile ve çocuğa yönelik yıkıcı etkileri 

10.  Hak ve sorumlulukların cinsiyetler üzerinden ele alınıyor olmasının sebep olduğu sorunlar dile getirilmiştir. 

Son olarak ele alınan konu ise mevcut politikaların ne oranda işlevsel olduğuna yöneliktir. Bu kapsamda konu olan tespitler;

11.  Politikaların, uygulamaların ve hizmetlerin süreç değerlendirmesinin ve analizinin yapılmasına ilişkin eksiklikler

12.  Bu eksikliklerin giderilmesi hususunda ise verilerin güvenlik nedeniyle araştırmacılar ile paylaşılmamasının veya sürecin aşırı bürokratikleştirilmesinin kurumların işlevsellik analizlerinin yapılmasını daha da güçleştirdiği ve hizmetlerin etkinliğinin izlenmesini zorlaştırdığı yönündeki kanaatler bunun bir örneği olarak ise kadın konukevlerindeki bilginin paylaşılmaması sebebi ile burada hizmet alan kadınların profili, ihtiyaçları ve geliştirilebilir öneriler noktasındaki akademik anlamdaki eksiklikler şeklinde beyan edilmiştir.

 

      I.         Sonuç ve Öneriler

·      Aile, Eşitlik ve Adalet

Tespit: 1. Aile içi hak ve sorumluluklara ilişkin kadına yüklenen sorumlulukların kadının sosyal hayattaki varlığını daraltması

Öneri 1.1. 

Aile içerisindeki kadın ve erkek rollerinin hak, sorumluluklar bağlamında ve adalet, eşitlik temelinde inşa edilebilmesi için okul öncesi dönemden başlatılarak sorumluluk sahibi ve adil bireylerin yetiştirilmesi amacına uygun eşitlik ve adalet eğitimlerinin verilmeye başlanması

Öneri 1.2. 

Bakanlığımız aile eğitim programlarına aile içi sorumluluklar, etkili iletişim, eşitlik ve adalet konulu içerikler eklenerek sertifika programı oluşturulması, bu eğitimler medya kanalları ile duyurulup evlenmeden önce sertifika alan kişilerin evlenme sürecinde çeşitli yardımlar ve hizmetlerle motivasyonlarının arttırılmasının sağlanması

Tespit: 2. Kadının ulusal ve uluslararası mecralarda temsiline ilişkin sorunlar

Öneri 2.1. 

Kadının temsil sorununun çözülmesi için uluslararası görünürlüğünün arttırılması adına kadın önderlerin ve girişimcilerin dahil olduğu platformlar oluşturulup, kadın sorunlarının yerel olduğu kadar küreselde de ele alındığı programların düzenlenmesi

Tespit: 3. Uygulanan politikaların çağın dönüşümü ve yerel farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda yetersiz kalması

Öneri 3.1. 

Politika ve uygulama oluşturma sürecinde “yerel masalar” kurularak, politika ve uygulamalarda “merkezilik”ten ziyade reel ve kültürel zemini de dikkate alan “yerellik” mottosunun temel alınması, farklı kamu kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve derneklerin katılımı ile geniş bir bakış açışının sağlanabileceği yerel masalardan elde edilen sonuçlara göre politika ve uygulamaların revize edilmesi, çeşitlendirilmesi

Öneri 3.2.

Her il müdürlüğünün akademi ve diğer yerel unsurlar ile ortak çalışmalar yürüterek bölgesel “analiz çalışmaları” yürütmesinin sağlanması, bu analizler aracılığı ile bölgesel ihtiyaçların ve bölgesel çözüm önerilerinin belirlenerek taleplerin hayata geçirilmesinin sağlanması

Tespit: 4. Yerel hususlar ele alındığında evlilik öncesi eğitimler, aile eğitimleri gibi modüllerdeki içeriklerin yerel ihtiyaçları ve çağı yakalamak konusunda eksik kalması

Öneri 4.1.

Bakanlığımız eğitim modüllerinin yerel masalar ve bölgesel analiz çalışma çıktılarından elde edilen sonuçlara göre revize edilmesi, ihtiyaçlar ekseninde çeşitlendirilmesi

Öneri 4.2.

Bölgesel farklılıklar ve katılımcı profili göz önünde bulundurularak eğitimlerin aktarım yöntemlerinin çeşitlendirilmesi, interaktif yöntemlerin geliştirilmesi

Tespit 5. Aileye yönelik hizmetlerin “çekirdek aile” modeli üzerinden ele alınıp “geniş aile”, “parçalanmış aile”, “koruyucu aile” gibi farklı aile modellerinin hesaba katılmadan üretilmesi şeklinde ele alınmıştır.

Öneri 5.1.

Mevzuattaki aile tanımlamalarının genişletilerek farklı koşulların ve aile yapılarının varlığına dikkat çekilmesi, söz konusu farklı aile yapılarının haklarının iyileştirilmesi, toplum içerisindeki hizmetlerden eşit yararlanmaları noktasında yasal düzenlemelerin üretilmesi yolu ile reel sosyolojik zemini dikkate alan uygulamalar yapılması

Tespit 6. Koruyucu aile modeli ele alındığında ailenin ve çocuğun arasındaki bağın kuvvetlenmesi ve tarafların güvenliğinin sağlanabilmesi noktasında yaşanan sorunlar ve biyolojik aile ilişkilerinin düzenlenmesi

Öneri 6.1. 

Koruyucu aileliğin bir geçiş süreci olarak görülmesinden kaynaklı yaşanan bilgi eksikliklerinin medya aracılığıyla oluşturulan içeriklerle giderilmesi, koruyucu ailelik modeline dair toplumsal bilinçlendirmenin arttırılması

Öneri 6.2. 

Koruyucu aile olan kişilerin bakımı altındaki çocuğun biyolojik aile tarafından geri alınma talebinin kısa sürede karşılık buluyor olmasının ortaya çıkarabileceği psikolojik sorunlar göz önünde bulundurularak sürece dair “çocuğun yüksek yararı” gözetilerek iyileştirici değişiklikler yapılması

Öner 6.3. 

Biyolojik aile tarafından çocuğun kolaylıkla bulunabilmesi durumu karşısında çocuk ve koruyucu aile güvenliğinin sağlanabilmesi adına yeni düzenlemelerin geliştirilmesi

 

 

Öneri 6.4. 

Hayatta kalan akrabaların koruyucu aile olabileceği ile ilgili bilgilendirmenin yapılarak, kamunun bu noktada bilgilendirilmesi ve bu hususta kamusal bilgilendirmenin medya aracılığıyla yapılarak ailelerin teşvik edilmesi

Öneri 6.5.

Koruyucu ailelik modeli ile ilgili özellikle Adalet ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere kurum çalışanlarına yönelik bilgilendirici eğitimlerin verilmesi

Tespit 7. Anne ve babanın çocuğun bakımı sürecinde ortak sorumluluklarından kaynaklı olarak çalışma hayatına ilişkin her iki tarafı da içeren iyileştirilmiş mevzuat eksikliği

Öneri 7.1.

Çağın gerekliliği ve medeni yaşam perspektifi ışığında düşünüldüğünde sorumlulukların eşit paylaşımı esas alınarak çocuk sahibi kadın ve erkeğin kariyer sürecinden uzaklaşmaması için çocuk üç yaşını doldurana kadar esnek mesai imkânından her iki tarafın da yaralanması için gerekli düzenlemelerin yapılması.

Tespit 8. Aile içi şiddet vakalarının görüldüğü ve ebeveynlerden birinin uzaklaştırma kararı alındığı durumlarda uzaklaştırılan kişinin hakları ve kişiye yönelik yaptırımlar konusunda mevzuattaki eksiklikler

Öneri 8.1.

Şiddet vakasının görüldüğü ailelerde failin rehabilite edilmesi yönünde uygulamaların öncelemesi, uzaklaştırma kararının ancak rehabilitasyon tamamlandıktan ve doktor kararı ile kaldırılması

Öneri 8.2.

Uzaklaştırma verilen bireyin bu süreçte barınma vb problemlerinin dikkate alınarak düzenlemelerin yeniden yapılması ve cezanın ıslah etmeye yönelik bir yön içerdiği hususunun göz önünde bulundurulması

Öneri 8.3.

Şiddet sebebi ile kolluk kuvvetlerine başvuran şikayetçinin emniyet tarafından ciddiye alınmaması yahut geri gönderilmesi ile ilgili geri dönüşler göz önünde bulundurularak kolluk kuvvetlerine şiddet vakalarına yönelik nasıl bir tutum izleneceği ile ilgili eğitimler verilmesi, aksi takdirde gerekli cezalandırmaların yapılması

Tespit 9. Aile yapısını bozan içeriklerin yaygınlaşması ve bunun aile ve çocuğa yönelik yıkıcı etkileri

Öneri 9.1. 

RTÜK ile ortak çalışmalar yürütülerek aile yapısını bozan, çocukların ahlaki gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olan ve toplumsal ahlak kurallarını ihlal eden yapımların önüne geçilmesi

Öneri 9.2. 

Aile bütünlüğünü güçlendiren, eğitici ve öğretici içeriklerin medyada yer verilmesinin teşvik edilmesi, Bakanlık ortaklığındaki yapımlarla desteklenmesi

Öneri 9.3.

Aileyi güçlendirici, aile içi iletişimin önemini vurgulayan kamu spotları düzenlenerek gençlerin daha çok rağbet gösterdiği tiyatro, sinema, konser gibi organizasyonlar öncesinde ve aralarda gösteriminin yapılması

Tespit 10. Hak ve sorumlulukların cinsiyetler üzerinden ele alınıyor olmasının sebep olduğu sorunlar

Öneri 10.1.

Kadına ve erkeğe yönelik sorumluluk algısının medyaya sunulan içeriklerle aşılmaya çalışılması ve bu konuda Bakanlık tarafından verilen aile eğitim programlarının çeşitlendirilerek yaygınlaştırılmasının sağlanması

 

Öneri 10.2.

Kadını merkez alan yasal düzenlemelerde ve kadına yönelik pozitif ayrımcılık içeren hakların genişletilmesi durumunda erkeğin hakkının daralması tehlikesi düşünülerek hakların cinsiyetler değil bireyler temelinde belirlenmesi

Öneri 10.3.

Aile birliğinin sonlanmasının ardından nafaka dolayısıyla ortaya çıkan problemlerin önüne geçmek adına kadının evlilik ve sonrasındaki maddi haklarını koruyacak ve evlilik sonrası tarafların maddi bağımlılıklarını sonlandırmasını sağlayacak ek bir sözleşmenin evlenme akdi sırasında yerine getirilmesi, nafakanın bir ya da iki yıllık bir süreci aşmayacak şekilde sınırlandırılması 

Öneri 10.4.

Her iki cinsiyetin yaşayacağı sorunlar göz önünde bulundurularak erkek konuk evlerinin her ilde açılması, sığınmaya ihtiyaç duyan erkeklerin yanı sıra uzaklaştırma ve rehabilite sürecinde gerekli görülürse buralarda konaklamasının sağlanması

Tespit 11. Politikaların, uygulamaların ve hizmetlerin süreç değerlendirmesinin ve analizinin yapılmasına ilişkin eksiklikler

Öneri 11.1.

Süregelen politikaların, uygulamaların ve hizmetlerin ne oranda etkili olduğu ve toplum üzerindeki bu etkinin yıllar içerisindeki değişimine dair “izleme”, “değerlendirme” ve “ölçme” çalışmalarının yürütülmesi, çağın gereklilikleri düşünülerek etkisini yitirmiş politika, uygulama ve hizmetlerin revize edilmesi,

Öneri 11.2.

Politika, uygulama ve hizmetlerin toplumsal kapasiteyi arttıracak şekilde revize edilmesi ve toplumun kendi sosyal mekanizmalarını da harekete geçirici şekilde kuvvetlendirilmesi

 

Öneri 11.3.

Aile Eğitim Programları dâhilinde sunulun hizmetlerin öncesi ve sonrasına dair “ihtiyaç odaklı analizler” yapılarak katılımcılardan alınan geri dönüşlerle kazanımların ölçüldüğü ve bu yolla eğitimin devam ettirilip ettirilmemesine yahut nasıl revize edilmesi gerektiği üzerine çalışmalar yürütülmesi, bu sayede verilen hizmetlerin devamlı olarak dönüşüme ve güçlendirilmeye açık olması 

Tespit 12. Kadın konukevlerindeki bilginin paylaşılmaması sebebi ile burada hizmet alan kadınların profili, ihtiyaçları ve geliştirilebilir öneriler noktasındaki akademik anlamdaki eksiklikler

Öneri 12.1.

Kadın konukevlerinde kalan kadınların profillerinin belirlenerek kadınların barınma gerekçeleri ve hayat öykülerini temel alan analizlerin Bakanlık tarafından yapılması, sorun ve çözüm önerilerinin önünü açacak araştırmaların kurumsal olarak üretilmesi

Öneri 12.2.

Akademik çalışmaların Kadın Çalışmaları alanında yaygınlaşabilmesi için Üniversiteler ile ortak çalışmalar yürütülmesi, verilerin anonimleştirilerek akademinin kullanımına açılması

Öneri 12.3.

Kadına yönelik alan çalışmalarının arttırılarak, yeni politika ve uygulama üretmekten ziyade var olan uygulamaların etkin ve verimli şekilde kullanılabilmesinin önünü açacak imkânların hem Bakanlık kapsamında arttırılması hem de akademinin bu anlamda desteklenmesi

ÇALIŞTAY 1. MASASI: AİLE, EŞİTLİK VE ADALET

Öneri 1. Gerekli kanuni düzenlemelerin ivedilikle yapılması

Sayın HOŞRİK bu konuda şu hususları önermiştir: “5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu durumu Çocuk Şurasında da dile getirmiştir. Bununla birlikte 3413 sayılı Kanunda devlet yurduna giren ve en az 2 sene koruma ve bakım altında bulunan ve özellikle son günlerini de devlet yurdunda ya da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza bağlı Çocuk Evleri ve Çocuk Evleri Sitesinde geçiren çocuklar sınavsız memuriyet hakkını elde ediyorlar. Şimdi bu bütün aileler bu sürece vakıf olduğu için bu durumun kötüye kullanımı söz konusu çocuklara ailelerinin aslında devlet korunmasına verilmeyeceği halde aileler tarafından suiistimal edilerek, normalde olmadığı halde koruma altına alınma gerekçeleri yaratılarak çocuklar devlete verilmekte ve memur olsun diye geri eve alınmamaktadır. Bizde bu 3413 Sayılı Kanun ile ilgili bu özendiriciliği giderecek pürüzleri ortadan kaldıracak çalışmaların yapılmasını önerebiliriz. Mesela çocukların ortaöğretim başarılarına, akademik başarılarına da bakılabilir. Diğer beceri, yetenek ve akademik başarılarına bakılmalıdır.” şeklinde görüşlerini beyan etmiştir. Saliha ARAS ve Hakan ŞAHİNKOL da bu görüşlere katıldıklarını belirtmişlerdir. 

Nuriye Yasemin CEYLAN ise “bununla alakalı görüşlerin sadece üniversitelerimizde akademisyenlerle değerlendirilmesiyle değil, bununla birlikte Hukuk Kürsüsü Başkanlığında değerlendirmeler yapılmalı yasa tekniğine uygun hareket edilmelidir.” noktasında görüşlerini sunmuştur. 

Sayın KIR bu konuyla ilgili olarak “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun aileyi değil de sadece kadınlarımızı koruyor görünen tarafının koruma yasası olarak uygulanmasının önüne geçilmelidir. Tek taraflı kadının beyanının esas alınması, arabuluculuğun kabul edilmemesi, doğrudan erkeğin evden uzaklaştırılması yönünde eleştirilerde bulunmuştur.  Anne baba hayatta olsa da çocukların ikilemde bırakılarak anasız babasız gibi kalması, bu yönde bir tercihe mecbur bırakılmasının önlenmesi ve çocuk hacizlerinin ortadan kaldırılması gibi olumsuz unsurların Yasamıza yönelik olarak yeniden rehabilite edilmelidir. Ailenin yıkılması değil ayakta tutulması için uzman yardımına başvurmanın önü açılmalı ve bununla birlikte bütün yasalar çok yönlü olarak geliştirilmeli ve huzur ortamı sağlanmalıdır.” diyerek sözlerini tamamlamıştır.

Sayın ATMACA “boşanma davalarında hâkim ilk olarak tarafların iradelerine bakarak evveliyetle boşamaya karar karar vermeli nafaka, velayet ve tazminat istemlerini ayrıca değerlendirmelidir. Hem karı kocanın hem de müşterek çocukları boşanmaya az zarar ile atlatmaları için boşanma davası sürecinde hâkim veya avukatlara yetki verilerek devlet destekli psikolojik yardım verilmelidir. Gerekirse bu destekler ücretsiz olmalıdır. Aksi takdirde müşterek çocuklar bu süreçte ciddi zarar aldıklarından ileride sağlıklı ve sağlam aile kurma oranları ciddi düzeyde azalacaktır. İstismara uğrayan çocuklarla da ilgili ailelerin, sağlık çalışanlarının ve bununla ilgili ilk müdahalede bulunan bütün çalışanların hak ve yükümlülükleri noktasında da hizmet içi eğitimler verilmelidir.” şeklinde değerli görüşlerini bildirmiştir.

Sayın ARAS bu konuyla ilgili olarak “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile ilgili eleştirilerin dikkate alınması gerekir. Kanunda Kadın ibaresi sadece başlıkta geçiyor. Aileye yönelik şiddetin önlenmesi eklenebilir. Şiddet uygulayanın konuttan uzaklaşınca nereye gideceği yasada hüküm olarak boş ve bu kısımda İç İşleri Bakanlığımız bünyesinde çözülmelidir. Babanın veya annenin (çocuk kimdeyse) diğerinin çocuğu görememesi sorunu üzerine mevcut düzenlemelere ek düzenlemeler gerekmektedir. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun da yasayı suiistimal eden tarafa yaptırım gelmelidir. İstanbul Sözleşmesinde her kesimin önerilerinin dikkate alınması gerekmektedir. İstanbul Sözleşmesinin iptali ile uluslararası alanda güç kaybına uğrayacağımızı düşünenlerin alternatifi olarak veya uluslararası alanda ülkemizin değerleriyle uyumlu bir yasa sözleşme tasarısının ilke hukukçuları, STK ve kamu eliyle hazırlanarak uluslararası platformlara sunulmalı. ŞÖNİM’in yaptığı işlerde mesela mahkemede alınan tedbir kararlarını göremiyor. ŞÖNİM deki bir kısım mevzuat yetkilerinin Sosyal Hizmet Merkezlerine devredilmesi gerektiğini” dile getirmiştir.

Sayın KÜÇÜK bu konuyla ilgili olarak “Yasal düzenlemelerimize yönelik olan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanununa yönelik bir masa oluşturulmalı ve tüm kamu çalışanlarının uzmanlarından (hakim, öğretmen, emniyet mensubu vs.) oluşturulan heyetler kurulmalı herkes görüşünü dile getirmelidir. Ayrıca evlilik öncesinde evlenecek “kişiler noter tasdikli sözleşme” mal rejimlerini belirlemeli ve boşanma gibi durumlarda bu sözleşme maddi yöndeki durumlara yönelik olarak bir kolaylaştırma niteliği taşımalıdır.” ifadeleri ile görüşlerini dile getirmiştir.

Öneri 2. Ailenin korunmasına ilişkin olarak evlilik öncesinde eğitimin alınmasının zorunluluğu ile ailenin devamı için istihdamın geliştirilmesi 

Sayın KARS “Bütün mevzuatların “Aile Temelli” gözden geçirilmesi gerektiği hususunu vurgulamıştır. Çözüm için ihtiyaç varsa çatışan hükümlerin uyumlaştırılması gerektiğini vurguladı. Günümüzde gençler artık yaşamlarının en verimli zamanlarında evde olmayı tercih edip çalışma hayatına girmiyorlar. Aynı zamanda eğitim yaşamlarına da devam etmiyorlar ve evlerinde de olmak istemiyorlar. Tüik’in paylaştığı istatistiki verilere göre de bu durum “Ev Gençleri Kavramını” ortaya çıkarıyor. Bu noktada önerimiz Çalışma Bakanlığının da üzerinde durduğu “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler İçin İşgücü Piyasası Destek Programı” (NEET PRO). Kapsamlı ve bütüncül iş gücü piyasası destekleri ile işsiz, eğitimine devam etmeyen veya iş aramayan 15-29 yaş arasındaki gençleri desteklemeyi hedefleyen istihdamın artırılmasına yönelik olan bir program mevcut. Bu program önemli, buna göre bugüne kadar gelinen nokta değerlendirilmeli ve ihtiyaç varsa geliştirilip finansal katkı artırılmalıdır. Buna bağlı olarak eğitimi ve istihdamı artırıcı düzenlemeler geliştirilmeli ve mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır. Ebeveyn-çocuk olarak ailenin korunması hakkında bilgi eksikliğinin olması bir sorun olarak görülmektedir. Aile üyelerine ailenin korunması hakkında etkili eğitim verilmesi Aile Eğitim Programlarının uygulamalarının etkili hale getirilmesi gerekmektedir.” şeklinde görüşlerini masaya yatırmıştır. 

2.1. Beden akıl ve ruh sağlığı yerinde olan herkesin zorunlu eğitimini tamamlaması ve bu eğitimlerin istihdama yönelik olarak bireyleri iş sahibi yapması

Sayın ŞAHİNKOL; “Verilen eğitimlerin içeriği iyi bir insan olma ve aile bütünlüğünü sağlama konusunda bir içeriğe sahip olmalıdır ve bu konuda okuma yazmanın temelleri atılmalıdır. Bu noktada eğitime ciddi şekilde devam eden çocuk sorun çıkarmıyor. İyi bir eğitim almış olan çalışan insanlar da alanda sorun çıkarmıyor” diyerek sözlerini tamamlamıştır.

Sayın CEYLAN; “Bu sorunların çözümü için Kişisel gelişimi ve eğitimi destekleyici drama dersleri gibi pratiklerin MEB düzenlenmesi ve bu bunların Milli eğitimde yaygınlaştırılması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı ve Belediyelerce iyileştirme çalışmaları yapılmalı, aile birliği ile bağlantılı kurum ve kuruluşlarda farkındalık yaratacak eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapılarak, yöneticilerin de samimi bir gayret içerisinde olması istemini vurgulamıştır.”

Sayın KÜÇÜK; “Çözüm bunların tekrardan gündeme getirilmesi ve yeni aile konsepti içerisinde bu aile bağlarını nasıl güçlendirebiliriz konusunun masaya yatırılması gerekmektedir. Ve bu konuda salt Batı kültürü bize emsal teşkil edemez. Bunların haricinde yeni oluşumlar getirilmeli ve elbette hukuki önlemler son çare olarak alınmalı ve bu yöndeki bütün oluşumlar kalıcı hale getirilmelidir.” şeklinde önerilerini dile getirmiştir. 

Sayın KIR; “Aileyi yeniden tanımlamak gerekiyor. Kanunlarda Zinanın suç olmaktan çıkmasına yönelik olarak Aile nikâhlı karı koca ve onların çocuklarından ibaret olan bir kurumdur, şeklinde bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Zina suç olmaktan çıktı. Ve halen bu şekilde yaşamaya devam eden bireylerde mevcut. Ancak bu durum aile müessesini yıkan bir oluşumdur. Ailenin yıkılması değil ayakta tutulması için uzman yardımına başvurmanın önü açılmalı ve bununla birlikte bütün yasalar çok yönlü olarak geliştirilmeli ve huzur ortamı sağlanmalıdır.” diyerek ailenin oluşumunda nikâhın önemini vurgulamıştır. 

2.1.1. Ahlak anlayışının küçük yaşlarda aile ortamından başlamak suretiyle bireyin içselleştireceği ve bunu davranışa dökebileceği bir eğitim sisteminin oluşturulması ve buna yönelik olarak da bireyin eğitime dâhil edilmesi

Sayın ÖZDEMİR; “Evlilik müessesinde aile kurmak amaç olmalı sorumluluk duygusu taşıyan çiftlerin evlilikten beklentiler, olası sorunlar, neler yapabilecekleri, yükümlülükleri konusunda temel bilgilendirme seminerleri verilmesinin zaruri tutulması konusunda mevzuat düzenlenmesi ve kişilerin kursa tabii tutulup eğitilerek evlendirilmesi gerekmektedir.  Aile kurumunun kurulmasından önce, kurulması anında ve sonrasında her zaman danışabilecekleri bir Sosyal Hizmet Uzmanı, Psikolog, Aile Danışmanı gibi meslek elemanlarından danışmanlık alınmasını oldukça önemli bulmaktadır. Ailenin sorunlarına erken müdahalenin sağlanması ve ailenin ihtiyaç duyduğu maddi ve manevi desteğin daha hızlı sağlanabilmesi açısından her mahallede ya da Aile Sağlığı Merkezlerinde psiko-sosyal servisi birimlerinin kurulmasını önermiştir. Okul Sosyal Hizmeti birimlerinin artık bir an önce kurulması gerektiğini düşünmektedir. Her Muhtarlığın ya da sağlık merkezinin içerisinde koordineli çalışmayı gerektirecek biçimde Aile Sosyal Hizmet birimleri oluşturulmalıdır.” Şeklinde bu konudaki değerli önerilerini tek tek sıralamıştır.

Sayın ÖZBEK; “Bu noktada her alanda hak ve ihlallerin konuşulup tartışılması önem arz etmekte ve gerekirse bu konular dizilerde işlenip televizyon ekranlarına taşınmalıdır. Nikâh başvuruları ile beraber yeni evlenecek çiftlerin ve yeni evlenmiş olan kişilerin, alanında uzmanlığı bulunan (psikolog, doktor, hukukçu din görevlisi) uzmanların ortak çalışması sonucunda ve herkesin birbirine örnek olması adına toplu bir şekilde seminerler vermesinin uygun olacağı yönünde düşüncelere sahiptir.”

Sayın ARAS; “MEB rehberlik hizmetinin yaygınlaştırılmasını istemektedir. Evlilik öncesi eğitimin şart olduğunu dile getirmiştir. Evlilik krizi esnasında Aile Hekimi gibi Aile Danışanları da etkin görev almalıdır. Evlilikte Aile Danışanlarının dolduğu gibi her boşanmada da bu süreçlerin takip edilmesi ile ilgili Boşanma Danışanın da olması gerekir. Evlilik öncesi eğitimleri ve evlilik esnasındaki krizlerde boşanmadan önce evlilik terapisi zorunlu olmalıdır. Ebeveyn çocuk ilişkisini takip edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bağımlılık yapan uyarıcı maddelerin ve ekran bağımlılığı, bilgisayar, oyun bağımlılığı, vb. bağımlılıkların günümüz ailelerini zora düşüren bir konu olması nedeniyle bu yönde aileye risklere yönelik azaltıcı politikalar üretilmelidir.” yönünde değerli çözüm önerilerini dile getirmiştir.

Öneri 3. Kadın Erkek Eşitliği ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini sağlamak amacıyla gereken unsurların tespiti 

Sayın CEYLAN; “Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığına ilişkin yasal düzenleme ve uygulamalar geliştirilmelidir. Aile bireylerinin adalete erişiminde kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılmalıdır. Aile Bireylerinin güçlendirilmesi için (iş, eğitim, sosyal alan vb. alanlarda ) düzenlemeler yapılmalıdır.” şeklinde yasal düzenlemelerin yapılması noktasına değinmiştir.

Raportör Sayın ÇAKICI; “Çocuk yetiştirme konusunda yanlış olan bu tutum ve davranışların doğru bir şekilde nesilden nesile aktarımı noktasında Anne ve Çocuk Sağlığı Merkezleriyle de eş güdümlü çalışılarak Aile Danışmanlarıyla birlikte bu konularda yapılacak eğitim çalışmaları düzenlenmeli ve toplumumuzda anne rolü üstlenecek her kadın bu eğitimden geçirildikten sonra anne olmalı ve anne olmaya hak kazanmalıdır. Aile içinde huzuru ve ailenin devamlılığını sağlamak noktasında bu hususlar göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda ailede rol çatışmalarının önüne geçilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından örgün eğitim sürecinde gerek ders kitaplarında gerekse müfredatta anne-baba rollerinin eşit dağıtıldığı örneklere yer verilmesi, çocukların geleneksel kalıplara sıkıştırılarak yetiştirilmemesi gerekmektedir.” diyerek kadın erkek eşitşizliği noktasında çözümleri ele almıştır.

Öneri 4. Kreş açma yükümlüğünün tekrar Bakanlığımıza verilmesi 

Sayın CEYLAN; “Çocuk ve Anne Odaklı Yasal Düzenlemeler yapılmalıdır. Koruyucu Anneler ve Aileler ile ilgili evlat edinmedeki haklar düzenlenmelidir. Sosyal Hizmet İl Müdürlerinin kadro ve alt yapılarının güçlendirilmesi gerekir. Çalışan kadınlar yönünden işyerlerinde saatli çalışma sistemleri kurulm”alı, kamu kurumlarında düzenlemeler yapılmalıdır.” diyerek görüşlerini bu şekilde ifade etmiştir. 

Sayın ÖZDEMİR; “0-6 yaş grubu çocuğa sahip aile bireylerine (uygun olması halinde) home-office çalışma imkânının sağlanması gerekmektedir. Ücretsiz izin süreleri, meslekte icra süresi olarak emekliliğe esas kabul edilmelidir. Cam tavan sendromuna, yani toplumumuzda kadınların veya azınlık grubu oluşturan kişilerin maruz kaldıkları ve mevcut hiyerarşik düzende belli bir seviyenin üstüne yükselmelerine engel olan soyut ayrımcılığa sebep olacak uygulamaların önüne geçilmesi ve bu anlayışın yani çalışma hayatını terke sebep olayları yaratacak durumların da ortadan kaldırılması gerekmektedir.” diyerek cam tavan sendromunun yarattığı etkilere vurgu yapmıştır.

Sayın KÜÇÜK; “Evlilik birliğinin korunması, ailenin zayıflamaması, bu bağlamda çocukların aile içi büyütülmesine imkan sağlamak için annelere belli bir süre ücretli izin verilmesi, belli bir süre kısmen azaltılmış ücretli iznin verilmesi gerekmektedir. Sonra kreş desteği ile sürecin tamamlanması gerekmektedir. Ailenin korunması ve sosyal devlet ilkesi gereğince doğum öncesi son 4 y ve doğum sonrası ikinci yıl maaşın 2/3 maaş ödenmelidir. Doğum sonrasında 2 yıl ücretsiz iznin devamında (3. yıl gibi düşünürsek) çocuğun korunmasını ve annesine hasret büyümemesi açısından devletin baştan tam ücret ödemesi ve bu çocuğun 3 yaşına kadar annesiyle yaşaması için kurumsal bir yapı oluşturulması amacı ile 3. yılda ½ maaş ödemeli olarak izin verilmelidir. Sonra da iş hayatına dönüş ve süre için kreş uygulaması ile süreç tamamlanmalıdır.” Çalışma hayatındaki kadınların doğum öncesi ve doğum sonrası süreçlere yönelik yapılabilecek iyileştirmelere yönelik ifadelerini kullandı. 

Sayın ARAS; “Bakım yükümlülüğünü hangi 0-18 yaş çocuğu olan kadın memurun veya velayet hakkı olan tek ebeveynin senelik izin hakkının 20 günden 30 güne çıkarılmasını ve bu durumun İş Kanununda da ayrıca düzenlenmesini talep etmektedir. Çalışan kişilere ücretsiz kreş desteği sağlanmalıdır. Koruyu aileye de analık izni verilmelidir.” Bakım yükümlülüğünde olan anneler çalışan kişilerin kreş desteği ile ilgili açıklamalarda bulundu. 

Sayın KARS; “Kreş- anaokulu açma zorunluluğunun kadın işçi sayısı üzerinden yapılıyor olması sorun teşkil etmektedir. Kreş ve anaokulu açma zorunluluğunun çalışan sayısı üzerinden belirlenmesi gerekmektedir.” diyerek kreş açma zorunluluğunun şartlarına yönelik olarak konuştu.

4.1. Yaşlı ve engelli bakımında alanda staj öğrencileri, özel sektördeki çalışma hayatında yer alan kadınlara yönelik olarak uygulanacak politikalar ve köylerde yaşayan vatandaşlarımıza yönelik çalışmalar planlanması 

Sayın ÖZBEK; “Bakım işlerinde çocuk, yaşlı, engelli alanında staj yapma durumunda olan öğrenciler saatli olarak Bakanlık bünyesinde iş bulabilmelidir. Ve saatli olarak insanlar yine Bakanlık güvencesi ile bakıcı yardımı alabilmelidir.” hususlarında görüşlerini dile getirdi. 

Sayın ÇAKICI; “Aynı zamanda bir İşletmeci (bölüm mezunu) olmam sebebiyle de “eşit işe eşit ücret politikasını” desteklemekteyim. Ancak özel sektör alanında yer alan kadın istihdamındaki kadınlarımıza da kamu sektöründe istihdama devam eden kadınlarımız gibi özellikle doğum öncesi ve doğum sonrası dönemlerde çalışma koşulları ve çalışma zamanlarına istinaden ve maaş yönlerinde iyileştirme yapılması hususlarında da düzenleme yapılmasına olumlu bakmaktayım. Ev emekçisi kadınlarımızın da ev hanımı olarak adlandırılan bu rolü tamamıyla kanunda bir meslek dalı kabul edilmeli ve ev hanımlığı mesleği de en azından asgari düzeyde bir maaşa bağlı olmalı ve sigorta desteğiyle birlikte emekli olarak sayılmalı bu rolü üstlenen kadınlarımızın hayatları devlet tarafından güvence altına alınmalıdır. Devletin etkin politikaları şehir hayatında yaşayan insanlara ulaştığı kadar köy hayatının en ücra köşelerinde yaşayan vatandaşlarımıza da en hızlı ve etkin şekilde ulaştırılmalı; istihdamı artıcı devlet eliyle sağlanan ve belediyeler tarafından da verilen bütün iş ve meslek edindirme amaçlı hizmet veren kursların, köylerimizde de açılmasını ve buralarda yaşayan özellikle genç nüfusumuz için iş sahalarının da artırılmasını ve köyde yaşayıp kendini iş ve özel yaşamında da geliştirmek isteyen bireylerimize yönelik eğitim veren kurs merkezlerinin de açılması yönünde düzenlemelerin yapılmasını istemekteyim.” Şeklinde iyileştirici politikaların önemine değinmiştir.

Öneri 5. Her aileye bir aile danışmanı atanması

Bu bölümün çalışmasına yönelik olarak öncelikle, Moderatör olarak görev yapan Sayın KARS; bu bölümde sorunun içeriğinde geçen “Güvence” kelimesinden kastın tam anlaşılamadığını ifade etmiştir. 

Sayın CEYLAN; “Aile danışmanlık ve destek birimlerinin aile hekimlikleri gibi yaygınlaştırılarak, ailelere en hızlı ve en kolay şekilde ulaşılması faydalı bir çalışma olabilir. Bu noktada her aileye bir aile danışmanı atanmalıdır.” aile danışmanının faaliyetlerinden bahsetmiştir. 

5.1. Tüm paydaşların işbirliği yapması

Sayın ATMACA; “Topluma anne babalara ve çocuklara Aile Bakanlığı, Sağlık Bak., Barolar, Üniversiteler ve Emniyet işbirliği ile anne baba çocuk ve eşler Anayasal ve mevzuat içindeki hak ve yükümlülüklerin noktasında bilinçlendirilmesi sahada eğitimler verilmesi bu noktada el kitapçığı hazırlanarak dağıtılması gerekmektedir.” Bu alanda eğitimin önemine vurgu yapmıştır.

Sayın KARS; “Ailenin korunması çok paydaşlı ve çok disiplinli, bilim dalını ilgilendiren (multidispliner) çalışma alanıdır. Konunun eğitim, kültür, sağlık, adli, kriminal ve sosyal hizmetler boyutu mevcuttur. Bu sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının işi değildir. Dolayısıyla tüm paydaşların bu alanda işbirliği yapması gerekir.” Bu alanda işbirliğinin önemini ele almıştır.

Sayın KIR; “Aile kurulmadan önce aile kurumunun eğitilmiş karı kocadan oluşması için yetkili kurumlar tarafından gerekli eğitimler verilmelidir. Karı koca aile içindeki karşılıklı hak ve sorumluluklarının bilincinde olarak yasa kurmalıdır. Bu noktada ebeveynler çocuk bakımı, çocuk terbiyesi, maddi ve manevi sıkıntılara birlikte göğüs germe fedakârlığına hazır olmalıdır.” şeklinde görüşlerini dile getirmiştir. 

Sayın ÇAKICI ise; “Bu noktada yapılabilecek en önemli düzenlemelerden birisi, taraflardan birisinin sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldıran durumların önlenmesi, evliliği her bireyin yapabilmesi için yaşının gerektirdiği şekilde uygun davranışları olan ve evlenme bilincine erişmiş ve bu olgunluğa sahip kişilerin evlenmeden önce fiil ehliyeti ve evlilik ehliyetini kazanabilmesi adına çift terapistleriyle de görüşülerek, onların verecekleri eğitim ve danışmanlık hizmeti doğrultusunda ancak o şekilde sağlıklı evlilikler gerçekleştirilebileceği düşüncesindeyim. Sonrasında da bunların takibi için ve yaptırımlarının da caydırıcı olması adına nasıl ki işlenen suçlar kişilerin Adli Sicil Sabıka kayıtlarına geçiyorsa, evliliğin temel taşlarına uygun olmayan ve suç niteliği taşıyan bütün olumsuz durumların, kişilerin bu eksilerinin yer aldığı, Aile Cüzdanı niteliğinde (Evlilik Sicil Kayıtları) oluşturulmalı ve bütün bunlar rehber niteliği taşıması adına kayıtlara geçilmelidir ki yanlış evliliklerden kişiler ancak bu şekilde koruma ve güvence altına alınabilmelidir.”

bottom of page