top of page

SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİNİ ARAŞTIRMAK - Uygulama Kanıtlarla Nasıl Güçlendirilebilir?


ÖZET

Yarı-deneysel araştırma tasarımları (çıktı çalışmaları olarak da adlandırılır), belirli bir müracaatçı grubuna yönelik sosyal hizmet müdahalesinin etkisinin ölçülmesini ve değişimin yönünün belirlenmesini sağlar. Bu tasarımlar, sosyal hizmet mesleğinin hem bilimsel temellerinin korunmasına ve geliştirilmesine, hem de mesleğin toplumsal kabul düzeyinin ve prestijinin artmasına katkı sağlar. Uluslararası literatürde, yarı-deneysel çalışmaların nicelik ve nitelik bakımından sosyal hizmet araştırmaları arasında dikkate değer bir konumu vardır. Ne var ki Türkiye’deki sosyal hizmet araştırma literatüründe bu tasarımdaki çalışma sayısı çok azdır. Yüksek lisans ve doktora tezlerinin yanı sıra birincil odağı sosyal hizmet olan tek ulusal hakemli dergi, Toplum ve Sosyal Hizmet’teki araştırma makaleleri yöntem yönünden tarandığında, ağırlığı nicel gözlemsel-betimsel çalışmaların oluşturduğu görülmüştür. Bu makalenin amacı, yarı-deneysel araştırma tasarımlarını sosyal hizmet mesleğinin ve araştırmalarının kendine has özelliklerini dikkate alarak incelemektir. Makale yoluyla Türkiye’deki sosyal hizmet araştırmacılarının yarı-deneysel deseni daha çok tercih etmelerine –bilgi ve yüreklendirme sağlayarak– katkıda bulunulması ümit edilmiştir. Yarı-deneysel tasarımların daha sık kullanılmasıyla Türkiye’de sosyal hizmet uygulamalarının bilimsel temellerinin kanıtlarla güçlendirilmesi kolaylaşacaktır.

ABSTRACT

Quasi-experimental research designs (also known as outcome studies) are conducted for observing the effects of particular social work interventions to a specified client group and determining the direction of changes after interventions. These designs contribute to both strengthening the scientific basis of social work profession and increasing the profession’s social acceptance and prestige levels. In the international literature, quasi-experimental studies have a remarkable place in terms of quantity and quality among social work research. However, the number of these designs is scarce in the Turkish social work literature. Master's and doctoral theses and research papers in the Society and Social Work–as the only national refereed social work journal–were screened by looking at their methods sections. Most of the original research was found to be quantitative empirical-descriptive studies. This article aims to examine the quasi-experimental research design by taking into account of the distinctive features of social work research and profession. We hope to contribute social work researchers–by encouraging and informing them–to prefer quasi-experimental designs more often in Turkey. More frequent use of the quasi-experimental design will facilitate the strengthening of the scientific basis of social work practice in Turkey with evidences.

Key Words: Intervention research, social work research, quasi-experimental research designs, outcome study, evidence-based practice

GİRİŞ

Birey, grup, aile, örgüt veya toplum ölçekli müdahalelerin etkilerini bilimsel bir çerçevede değerlendirdiğimizde sosyal hizmet mesleğinin bilimsel gelişmesine en önemli katkıyı yapmış olmaz mıyız? Sosyal hizmet uygulamasının değerlendirilmesinde en çok kullanılan araştırma yöntemi, yarı deneysel tasarımlardır (quasi-experimental designs; Thyer, 2012). Bu tasarımlara göre yürütülen araştırmalara ‘çıktı çalışmaları’ da (outcome studies) denilmektedir. Yarı-deneysel çalışmalar için seçkisiz örnekleme (randomized) yapılmadan tasarlanan müdahaleli çalışmalar da denebilir. Seçkisiz kontrollü çalışmalarla ortak yanı, müdahale ve sonuç arasında kurulan bağlantı ve yapılan müdahalenin etkililiğini araştırıyor olmasıdır. Bu tür birçok çalışmada “önce-sonra müdahaleli çalışmalar” (pre-post, before-after intervention) olarak da adlandırılır. Yarı-deneysel çalışma, “arzulanan olumlu değişimin sağlanması için bir dizi eylem ve etkinliğin formüle edilerek gerçekleştirilmesi, bilimsel yöntem aracılığıyla gerçekleştirilen uygulamaların değerlendirilmesi ve alandaki uygulamacılara yardım etmek için müdahaleyle ilgili bilgi üretilmesi” sürecidir (Proctor ve Rosen, 2008, s. 286-287). Hiç şüphesiz, gerçekleştirilen mesleki uygulamanın hizmet alan sistemi üzerindeki etkisini bilmek isteyen bir sosyal hizmet uzmanı veya araştırmacısı; klinik değerlendirme, vaka anlatıları, tek birimlik tasarımlar, seçkisiz kontrol denemeleri, meta analizler ve sistematik incelemeler gibi yöntemlere de başvurabilir. Her bir yöntemin kendine göre güçlü ve güçsüz yönleri vardır (Anastas, 1999). Bununla birlikte, doğal ortamı içinde, araştırmayı mümkün kılacak kadar temsil edici sayıyla ve doğru zamanda ölçümler yaparak, sosyal hizmet uygulaması gerçekleştirildiğinde bunun bilimsel çerçevesini kuran ve en sık başvurulan yöntem yarı deneysel tasarım olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem sosyal hizmet hem de sağlık alanında sık başvurulan yarı-deneysel tasarıma, sağlık araştırmaları literatüründe grup çalışmaları (cohort studies) kavramsallaştırmasıyla da rastlanır. Bu çalışmalar, bir grup insanın zamanın bir noktasıyla diğer noktası arasındaki değişimlerinin gözlemlendiği çalışmalar olarak açıklanır. Grup çalışmalarının geriye dönük olabildiği gibi (retrospective) ileriye dönük olarak da (prospective) yapılabileceği belirtilir. Bu çalışmalar, belirli bir tedavi alan bir grubun zaman içinde gözlemlenerek izlendiği çalışmalar olarak özetlenir (Moore ve McQuay, 2006).

Temelde, bilimsel araştırmanın temel odağı olan bir gruba müdahale yapılırken, diğer gruba ya da gruplara herhangi bir müdahale yapılmıyorsa, alternatif bir müdahale gerçekleştiriliyorsa ya da standart bakım hizmeti devam ediyorsa bu araştırmada yarı deneysel bir tasarımın uygulandığını söyleyebiliriz. Bu yazıda sosyal hizmet mesleğinin bilimsel çerçevesini güçlendirmek için –son yıllarda artan oranda– başvurulan yarı deneysel araştırma tasarımlarının nitelikleri, teknikleri, güçlü ve riskli yönleri üzerinde durulmaktadır.

Sosyal hizmet 20. Yüzyılın başından itibaren kanıtlarla desteklenerek gelişen bir bilim dalı ve meslek olmuştur. Çeşitli nüfus gruplarının maruz kaldığı sosyal sorunlar hakkında sistematik bilgi toplanması, çeşitli yaşam olaylarının bireylerin sosyal davranışları ve yaşam koşulları üzerindeki etkilerinin bilimsel ölçütler kullanılarak incelenmesi mesleki sürecin her zaman en önemli unsurları arasında yer almıştır. 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren genelde sosyal bilimlerde, özelde ise sosyal hizmette yalnızca insanların sosyal koşulları betimlenmemiş, aynı zamanda bu sosyal koşulları oluşturan faktörler neden sonuç ilişkileri içinde açıklanmaya başlamıştır. İstatistik disiplinindeki önemli gelişmeler de hiç şüphesiz bu sürece somut katkılar sağlamıştır. Korelâsyon analizleri ve çıkarımsal (inferential) istatistikler sosyal bilimcilerin değişkenler arasındaki ilişkileri, farkları ve değişimleri daha ayrıntılı olarak incelemesini mümkün kılmıştır (Thyer, 2012). Örnekleme teknikleri ve istatistiksel yöntemler geliştikçe sosyal hizmet uygulamalarının geriye dönük olarak sistematik analizlerinin yapılması kolaylaşmıştır.

Neden Yarı-deneysel Araştırma? Neden Kanıt?

Tartışmamıza yarı-deneysel araştırma tasarımına sosyal hizmet mesleğinin neden yüksek düzeyde gereksinim duyduğunu açıklayarak başlamalıyız. Sosyal hizmet uzmanları olarak neden araştırma tipleri içinde daha öncelikli olarak yarı-deneysel araştırmaya yönelme eğilimi gösteriyoruz? Neden çeşitli nüfus gruplarına sunduğumuz hizmetleri –gerçekleştirdiğimiz psikososyal müdahaleleri– bilimsel kanıtlarla göstermemiz gerekir?

Her şeyden önce sosyal hizmet uzmanları için hizmet sundukları bireylerin hizmetin öncesine göre ne ölçüde değişim gösterdiklerini bilmek çok temel bir mesleki gereksinimdir (Royse, Thyer ve Padgett, 2010). Kendileri için profesyonel olarak uğraştığımız insanların bizim müdahalemizden sonra daha ‘iyi’, ‘sağlıklı’, ‘işlevsel’ veya toplumsal normlara göre daha ‘uygun’ bir duruma geldiğini görmek isteriz. Müracaatçılarımızı, temel gereksinimleri karşılanmış, ruhsal belirtileri azalmış, duygu denetimini daha iyi yapabilen, sosyal çevre etkileşimi ve genel sosyal işlevselliği yükselmiş, toplumsal statüsü ve toplum tarafından kabul edilebilirliği (örneğin çocuğun artık sokakta yaşamaması) artmış olarak görmeyi bekleriz. Ne var ki, bugün birçok sosyal hizmet programında ve uygulamasında –programın öncesinde ve sonrasında– sistematik bir bilimsel gözden geçirme veya ölçme yapılmamaktadır. Örneğin koruma altındaki çocuklar için ‘sevgi evi’ mi yoksa ‘çocuk evi’ mi daha nitelikli ve etkilidir? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı dört kırılgan hizmet grubuna (çocuk, kadın, yaşlı ve engelli) yönelik kurumsal koruma ve bakım hizmetlerini bilimsel ölçütler kullanarak izlemekte midir? Bu sorulara olumlu yanıt veren kamuya açık bir rapora rastlanmamıştır...

Devamı için makaleye ulaşınız.

Kaynak: Tuncay, T. (2016). “Sosyal Hizmet Müdahalesini Araştırmak Uygulama Kanıtlarla Nasıl Güçlendirilebilir?”, Toplum ve Sosyal Hizmet, 27(2):116–129.

Popüler
Yeni
Arsiv
Etiketler
Beni takip edin
  • Twitter Basic Square
bottom of page